Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
activities
/ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler;
USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
add
/æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak;
USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
adept
/əˈdept/ = NOUN: usta, uzman, üstâd;
ADJECTIVE: usta, becerikli, mahir, ehil;
USER: usta, Adept, becerikli, uzmanlar, konusunda uzmanlar
GT
GD
C
H
L
M
O
affordable
/əˈfɔː.də.bl̩/ = ADJECTIVE: satın alınabilir, para yetirilebilir;
USER: uygun, uygun fiyatlı, ekonomik, uygun bir, affordable
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
always
/ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar;
USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
amazing
/əˈmeɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ilginç, hayret verici, şaşılacak, hayran eden;
USER: şaşırtıcı, inanılmaz, amazing, muhteşem, inanılmaz bir
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
animated
/ˈæn.ɪ.meɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: canlandırılmış, canlı, hayat dolu, anime edilmiş, neşeli;
USER: canlandırılmış, canlı, animasyonlu, animasyon, hareketli
GT
GD
C
H
L
M
O
any
/ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz;
ADVERB: hiç, daha, biraz;
PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne;
USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her
GT
GD
C
H
L
M
O
are
/ɑːr/ = NOUN: ar;
USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak
GT
GD
C
H
L
M
O
areas
/ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi;
USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
ask
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor
GT
GD
C
H
L
M
O
asks
/ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak;
USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
atom
/ˈæt.əm/ = NOUN: atom, zerre, çok az miktar;
USER: atom, atomu, atomuna, atomun, atomunun
GT
GD
C
H
L
M
O
auditory
/ˈɔː.dɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: işitsel, işitme;
USER: işitsel, işitme, kulak
GT
GD
C
H
L
M
O
bad
/bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü;
NOUN: zarar, şanssızlık;
USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
because
/bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için;
USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
beings
/ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı;
USER: varlıklar, varlıkların, insanlar, varlıkları, varlıklarız
GT
GD
C
H
L
M
O
better
/ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel;
ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi;
VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek;
NOUN: daha iyisi, üstün kimse;
USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir
GT
GD
C
H
L
M
O
between
/bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında;
ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada;
USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında
GT
GD
C
H
L
M
O
big
/bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi;
ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle;
USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman
GT
GD
C
H
L
M
O
billion
/ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar;
USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar
GT
GD
C
H
L
M
O
body
/ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım;
USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu
GT
GD
C
H
L
M
O
brain
/breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse;
VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak;
USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki
GT
GD
C
H
L
M
O
breezy
/ˈbriː.zi/ = ADJECTIVE: esintili, neşeli, rüzgârlı, canlı, şen, cıvıl cıvıl;
USER: esintili, Breezy, havadar, neşeli, Windy
GT
GD
C
H
L
M
O
bring
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
bringing
/brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek;
USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme
GT
GD
C
H
L
M
O
built
/ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi;
USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
care
/keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış;
VERB: ilgilenmek, özen göstermek;
USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat
GT
GD
C
H
L
M
O
cc
GT
GD
C
H
L
M
O
celsius
/ˈsel.si.əs/ = NOUN: Selsius;
USER: santigrat, celsius, derece celsius, Celcius, Fahrenheit
GT
GD
C
H
L
M
O
ceo
/ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü
GT
GD
C
H
L
M
O
change
/tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek;
NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa;
USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
character
/ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı;
USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter
GT
GD
C
H
L
M
O
characters
/ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak;
USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden
GT
GD
C
H
L
M
O
chirps
/tʃɜːp/ = NOUN: cıvıltı;
USER: cıvıltıları, chirps, çıkarma sesleri, cıvıltılarını, uyarı HAYIR
GT
GD
C
H
L
M
O
cloud
/klaʊd/ = NOUN: bulut, küme, gölge, bulanıklık, sürü;
VERB: bulutla kaplamak, bulutlanmak, bulanıklaşmak, karartmak, örtmek, gölgelemek, lekelemek;
USER: bulut, Cloud, bulutu, bulutlar, bulutun
GT
GD
C
H
L
M
O
cold
/kəʊld/ = NOUN: soğuk, nezle, soğukluk, soğukalgınlığı;
ADJECTIVE: soğuk, üşümüş, soğukkanlı, donuk, duygusuz, sakin, sıkıcı, baygın, kaçınılmaz, kesin olarak, yapmacık;
USER: soğuk, soğuk bir, soğuk algınlığı
GT
GD
C
H
L
M
O
comfortable
/ˈkəmfərtəbəl,ˈkəmftərbəl/ = ADJECTIVE: rahat, konforlu, rahatlatıcı, iyi, sakin, tatminkâr;
USER: rahat, konforlu, rahat bir, comfortable, konforlu bir, konforlu bir
GT
GD
C
H
L
M
O
communication
/kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma;
USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı
GT
GD
C
H
L
M
O
complex
/ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik;
NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey;
USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır
GT
GD
C
H
L
M
O
conditions
/kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum;
USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına
GT
GD
C
H
L
M
O
connection
/kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık;
USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı
GT
GD
C
H
L
M
O
connectivity
/ˌkɒn.ekˈtɪv.ɪ.ti/ = USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlanabilirlik, bağlanabilirliği
GT
GD
C
H
L
M
O
consumer
/kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı;
USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri
GT
GD
C
H
L
M
O
conversational
/ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan;
USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
could
/kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek;
USER: olabilir, ebil, could, could
GT
GD
C
H
L
M
O
counting
/kaʊnt/ = NOUN: sayma, sayım, hesap;
USER: sayma, sayım, sayımı, saymaya, güveniyor
GT
GD
C
H
L
M
O
cricket
/ˈkrɪk.ɪt/ = NOUN: kriket, cırcırböceği;
USER: kriket, Cricket, cırcırböceği
GT
GD
C
H
L
M
O
crowdfunding
GT
GD
C
H
L
M
O
cto
= USER: cto, cdüğmesine, CTO'su, cdüğmesine basarak, ctuşuna,
GT
GD
C
H
L
M
O
current
/ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim;
ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki;
USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel
GT
GD
C
H
L
M
O
degrees
/dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi;
USER: derece, dereceye, derecelerde, derecelik, dereceleri
GT
GD
C
H
L
M
O
dehumanizing
/dēˈ(h)yo͞oməˌnīz/ = VERB: insanlıktan çıkarmak, canavarlaştırmak, makineleştirmek, kişiliksizleştirmek;
USER: insanlık dışı, insanlıktan çıkarma, insanı insanlıktan çıkaran, insanlıktan çıkaran, insanlıktan
GT
GD
C
H
L
M
O
device
/dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek;
USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın
GT
GD
C
H
L
M
O
digestible
/diˈjestəbəl,dī-/ = ADJECTIVE: sindirilebilir, hafif;
USER: sindirilebilir, sindirilebilen, sindirilemeyen, sindirilebilir bir, sindirilen
GT
GD
C
H
L
M
O
done
/dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış;
USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması
GT
GD
C
H
L
M
O
drama
/ˈdrɑː.mə/ = NOUN: yudum, dirhem, dört gram, bir yudumluk içki;
USER: drama, Dram, tiyatro, draması, dramı
GT
GD
C
H
L
M
O
easy
/ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest;
USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay
GT
GD
C
H
L
M
O
education
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim;
USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime
GT
GD
C
H
L
M
O
educational
/ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili;
USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim
GT
GD
C
H
L
M
O
electron
/ɪˈlek.trɒn/ = NOUN: elektron, negatif elektrik atomu;
USER: elektron, elektronun, elektronlu, electron, elektronu
GT
GD
C
H
L
M
O
emotional
/ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, hissi, heyecanlı, duyarlı, içli;
USER: duygusal, duygusal bir, emosyonel, duygu, duygulu
GT
GD
C
H
L
M
O
encourage
/ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak;
USER: teşvik etmek, teşvik, öneririz, teşvik ediyoruz, davet ediyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
entertainment
/ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem;
USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon
GT
GD
C
H
L
M
O
especially
/ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa;
USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa
GT
GD
C
H
L
M
O
everybody
/ˈev.riˌbɒd.i/ = PRONOUN: herkes;
USER: herkes, herkesin, herkese, her türlü, herkesi, herkesi
GT
GD
C
H
L
M
O
everything
/ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey;
USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
existing
/ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü;
NOUN: olma;
USER: mevcut, varolan, var olan
GT
GD
C
H
L
M
O
explains
/ɪkˈspleɪn/ = VERB: açıklamak, anlatmak, açıklama yapmak, izah etmek, hesap vermek;
USER: açıklar, açıklıyor, açıklanmaktadır, açıklamaktadır, anlatıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
expression
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon
GT
GD
C
H
L
M
O
expressions
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
extra
/ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü;
NOUN: ilave, ilave, ek;
ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak;
USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir
GT
GD
C
H
L
M
O
facial
/ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait;
NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı;
USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal
GT
GD
C
H
L
M
O
fact
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini
GT
GD
C
H
L
M
O
facts
/fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem;
USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin
GT
GD
C
H
L
M
O
feel
/fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek;
NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi;
USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
fellow
/ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek;
ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür;
USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow
GT
GD
C
H
L
M
O
finger
/ˈfɪŋ.ɡər/ = NOUN: parmak, ispiyoncu, muhbir, ibre;
VERB: çalmak, ellemek, parmak ile dokunmak, parmakla göstermek, ele vermek;
USER: parmak, parmağınızı, parmağı, parmağını, parmakla
GT
GD
C
H
L
M
O
firing
/ˈfaɪə.rɪŋ/ = NOUN: ateşleme, atış, ateş etme, yakma, işten çıkarma, kovma, işten kovma, yakacak;
USER: ateşleme, atış, ateş, pişirme, pişirim
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
forehead
/ˈfɒr.ɪd/ = NOUN: alın;
USER: alın, alnına, alin, alnında, alnı
GT
GD
C
H
L
M
O
friendly
/ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan;
NOUN: dostluk maçı;
USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
frown
/fraʊn/ = VERB: kaşlarını çatmak, hoşgörmemek, somurtmak, surat asmak;
NOUN: hoşnutsuzluk belirten bakış, sinir olma, kızma;
USER: kaşlarını çatmak, kaşlarını, kaş çatma, frown, hoşgörmemek
GT
GD
C
H
L
M
O
games
/ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek;
VERB: kumar oynamak;
USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
genius
/ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı;
USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının
GT
GD
C
H
L
M
O
gestures
/ˈdʒes.tʃər/ = NOUN: jest, hareket, işaret, iyi niyet gösterisi;
USER: jestleri, jestler, hareketleri, hareketlerini, hareketler
GT
GD
C
H
L
M
O
get
/ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek;
USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
goal
/ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal;
USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi
GT
GD
C
H
L
M
O
good
/ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu;
ADVERB: oldukça;
NOUN: hayır;
USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel
GT
GD
C
H
L
M
O
grow
/ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek;
USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
hansen
GT
GD
C
H
L
M
O
hard
/hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı;
ADVERB: sert, sıkı;
USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
having
/hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li;
USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
he
/hiː/ = PRONOUN: o, kendisi;
NOUN: erkek;
USER: o, diye, onun, de, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
heard
/hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak;
USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım
GT
GD
C
H
L
M
O
her
/hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine;
USER: onu, onun, ona, kendi, onunla
GT
GD
C
H
L
M
O
him
/hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi;
USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
home
/həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi;
ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe;
ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan;
USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
humanizing
/ˈhjuː.mə.naɪz/ = VERB: insanlaştırmak, insancıllaştırmak;
USER: insanlıktan, insancıllaştırmak, insanileştirilmesinden, insanlaştırılmasıdır, insanlaştırıyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
hundred
/ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük;
USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
important
/ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş;
USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
instead
/ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine;
USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine
GT
GD
C
H
L
M
O
interact
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
NOUN: perde arası, antrakt;
USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli
GT
GD
C
H
L
M
O
interacting
/ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek;
USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactive
/ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif;
USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
ion
/ˈaɪ.ɒn/ = NOUN: iyon;
USER: iyon, ion, iyonu
GT
GD
C
H
L
M
O
ipad
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
isolating
/ˈaɪ.sə.leɪt/ = VERB: yalıtmak, ayırmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, ayrı tutmak, arıtmak;
USER: izole, izolasyon, tecrit, yalıtım, yalıtma
GT
GD
C
H
L
M
O
it
/ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse;
NOUN: cinsel ilişki;
USER: o, onu, bu, bunu, it, it
GT
GD
C
H
L
M
O
job
/dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat;
ADJECTIVE: iş;
VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek;
USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş
GT
GD
C
H
L
M
O
jokes
/dʒəʊk/ = NOUN: şaka, fıkra, alay konusu, muziplik, komiklik;
VERB: şaka yapmak, espri yapmak, muziplik yapmak, fıkra anlatmak;
USER: şaka, şakalar, espriler, fıkralar, şakaları
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
justice
/ˈdʒʌs.tɪs/ = NOUN: adalet, yargı, hak, doğruluk, hakim, dürüstlük, yargıç;
USER: adalet, adaleti, Justice, adaletin, adalete, adalete
GT
GD
C
H
L
M
O
know
/nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak;
USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
lately
/ˈleɪt.li/ = ADVERB: son zamanlarda, son günlerde, geçenlerde;
USER: son zamanlarda, zamanlarda, son günlerde, son dönemde
GT
GD
C
H
L
M
O
law
/lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm;
USER: hukuk, yasa, kanun, hakları, hukuku
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
learning
/ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim;
USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin
GT
GD
C
H
L
M
O
let
/let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni;
VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek;
USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver
GT
GD
C
H
L
M
O
life
/laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık;
USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
limited
/ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt;
NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs;
USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli
GT
GD
C
H
L
M
O
look
/lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek;
NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi;
USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm
GT
GD
C
H
L
M
O
looks
/lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen
GT
GD
C
H
L
M
O
lost
/lɒst/ = ADJECTIVE: kayıp, kaybolmuş, kaybedilmiş, şaşırmış, dalgın, kendini kaybetmiş, mahvolmuş, düşünceye dalmış;
USER: kayıp, kaybetti, kaybolur, kaybetmiş, kaybettim, kaybettim
GT
GD
C
H
L
M
O
low
/ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü;
ADVERB: alçak, ucuz;
USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
make
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak
GT
GD
C
H
L
M
O
makes
/meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak;
NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli;
USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
meets
/miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek;
NOUN: karşılaşma, yarışma;
USER: karşılar, uygun, karşılayan, karşılamaktadır, uygundur
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
motion
/ˈməʊ.ʃən/ = NOUN: hareket, devinim, önerge, teklif;
VERB: el ile işaret etmek;
USER: hareket, hareketi, hareketli, motion, harekete
GT
GD
C
H
L
M
O
moving
/ˈmuː.vɪŋ/ = ADJECTIVE: hareketli, hareket eden, dokunaklı, etkili;
NOUN: taşınma, hareket etme, oynama;
USER: hareketli, hareket eden, hareket, taşıma, geçmeden
GT
GD
C
H
L
M
O
much
/mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro;
ADJECTIVE: významný významný
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
native
/ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan;
NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal;
USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana
GT
GD
C
H
L
M
O
natural
/ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan;
USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
neurons
/ˈnjʊə.rɒn/ = NOUN: nöron, sinir hücresi;
USER: nöronlar, nöronların, nöron, nöronları, nöronlarda
GT
GD
C
H
L
M
O
new
/njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş;
USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new
GT
GD
C
H
L
M
O
non
/nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı;
USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil
GT
GD
C
H
L
M
O
not
/nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope;
USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi
GT
GD
C
H
L
M
O
now
/naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an;
ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen;
CONJUNCTION: mademki, -dığından;
USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
often
/ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça;
USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
one
/wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane;
PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi;
ADJECTIVE: tek, aynı;
USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir
GT
GD
C
H
L
M
O
open
/ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan;
VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak;
USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda
GT
GD
C
H
L
M
O
opening
/ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan;
ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış;
USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak
GT
GD
C
H
L
M
O
or
/ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut;
NOUN: altın sarısı;
USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
own
/əʊn/ = PRONOUN: kendi;
ADJECTIVE: öz, kendisinin;
VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek;
USER: kendi, ait, başına, öz, öz
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
personal
/ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik;
NOUN: kişisel ilanlar sayfası;
USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi
GT
GD
C
H
L
M
O
personality
/ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik;
USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe
GT
GD
C
H
L
M
O
physical
/ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut;
NOUN: muayene, sağlık kontrolü;
USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
positive
/ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece;
ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam;
USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı
GT
GD
C
H
L
M
O
pretty
/ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif;
ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce;
USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş
GT
GD
C
H
L
M
O
processing
/ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama;
USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler
GT
GD
C
H
L
M
O
professor
/prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı;
USER: profesör, profesörü, doçent, öğretim, profesörün
GT
GD
C
H
L
M
O
published
/ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek;
USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
push
/pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret;
VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak;
USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas
GT
GD
C
H
L
M
O
put
/pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek;
ADJECTIVE: sabit, hareketsiz;
NOUN: hamle, yatırma;
USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
re
/riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında;
USER: yeniden, tekrar, re, re
GT
GD
C
H
L
M
O
reach
/riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek;
NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış;
USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır
GT
GD
C
H
L
M
O
realized
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: fark, gerçekleşmiştir, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir, gerçekleşen
GT
GD
C
H
L
M
O
really
/ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka;
USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında
GT
GD
C
H
L
M
O
replies
/rɪˈplaɪ/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, cevaba cevap;
VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevaba cevapla karşılık vermek;
USER: cevaplar, cevap, yanıt, yanıtlar, ileti
GT
GD
C
H
L
M
O
require
/rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak;
USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir
GT
GD
C
H
L
M
O
review
/rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak;
NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik;
USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek
GT
GD
C
H
L
M
O
right
/raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden;
NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen;
ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli;
VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek;
USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
robots
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
same
/seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez;
USER: aynı, benzer, benzer
GT
GD
C
H
L
M
O
says
/seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz;
VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak;
USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der
GT
GD
C
H
L
M
O
science
/saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri;
USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
scientific
/ˌsīənˈtifik/ = ADJECTIVE: ilmi, bilimsel, kesin, sistematik;
USER: bilimsel, bilim, bilimsel bir, ilmi
GT
GD
C
H
L
M
O
see
/siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek;
NOUN: papalık, piskoposluk;
USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
self
/self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar;
PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel;
ADJECTIVE: aynı, düz renkli;
USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine
GT
GD
C
H
L
M
O
senses
/sens/ = NOUN: akıl, us, zekâ;
USER: duyuları, duyular, duyu, duygularınızı, algılar
GT
GD
C
H
L
M
O
set
/set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek;
NOUN: set, dizi, takım;
ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli;
USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
settings
/ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama;
USER: ayarları, ayarlar, ayarlarını, ayarlarına, ayarlarınızı
GT
GD
C
H
L
M
O
simplistic
/sɪmˈplɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: basit, basitçe;
USER: basit, basit bir, basite, simplistic, sade
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
smile
/smaɪl/ = NOUN: gülümseme, tebessüm, gülüş;
VERB: gülümsemek, gülmek, tebessüm etmek, parlamak, gülümseme ile karşılık vermek;
USER: gülümseme, gülümsemek, gülümsemeye, gülümse, gülümsemeyi
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
social
/ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan;
NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı;
USER: sosyal, toplumsal
GT
GD
C
H
L
M
O
socially
/ˈsəʊ.ʃəl.i/ = USER: sosyal, toplumsal, sosyal olarak, sosyal açıdan, sosyal kullanıcı
GT
GD
C
H
L
M
O
software
/ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı;
USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları
GT
GD
C
H
L
M
O
something
/ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey;
USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler
GT
GD
C
H
L
M
O
speakers
/ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör;
USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
sponge
/spʌndʒ/ = NOUN: sünger, pandispanya, asalak, alkolik, uskunca fırçası, mayalı kabarık hamur, ayyaş, içkici, otlakçı, beleşçi;
VERB: süngerle silmek, otlakçılık etmek, asalaklık etmek;
USER: sünger, süngeri, süngerle, süngerin, sponge
GT
GD
C
H
L
M
O
start
/stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme;
VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek;
USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın
GT
GD
C
H
L
M
O
stick
/stɪk/ = NOUN: sopa, çubuk;
VERB: ayrılmamak, yapıştırmak, sokmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak;
USER: sopa, sadık, ayrılmamak, çubuk, yapıştırmak
GT
GD
C
H
L
M
O
stop
/stɒp/ = VERB: durdurmak, durmak, bırakmak, kesmek, son vermek, kapamak, bitmek, alıkoymak, tıkamak, dindirmek, kalmak, stop ettirmek, savmak, noktalamak, kesilmek, dolgu yapmak, devam etmemek;
NOUN: durak, durma, engel, stop etme, nokta, duraklama, istasyon, duraksama, mola yeri, mercek perdesi, noktalama işareti, ünsüz ses;
USER: durdurmak, dur, durdurun, durdurma, durdurmaya
GT
GD
C
H
L
M
O
street
/striːt/ = NOUN: sokak, cadde;
USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin
GT
GD
C
H
L
M
O
subtitles
/ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık;
USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı
GT
GD
C
H
L
M
O
sure
/ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı;
ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka;
USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii
GT
GD
C
H
L
M
O
talks
/tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek;
NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş;
USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
task
/tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya;
VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak;
USER: görev, görevi, bir görev, görevin, iş
GT
GD
C
H
L
M
O
teaches
/tiːtʃ/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak;
USER: öğretir, öğreten, öğretiyor, öğrettiği, öğretmektedir, öğretmektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
tell
/tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak;
USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir
GT
GD
C
H
L
M
O
temperature
/ˈtem.prə.tʃər/ = NOUN: sıcaklık, ateş, hararet;
USER: sıcaklık, sıcaklığı, sıcaklığında, ısı, sıcaklığına
GT
GD
C
H
L
M
O
terms
/tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat;
USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
then
/ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira;
ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki;
USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o
GT
GD
C
H
L
M
O
they
/ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar;
USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
thing
/θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse;
USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
times
/taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ;
USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
together
/təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan;
ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan;
USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada
GT
GD
C
H
L
M
O
tongue
/tʌŋ/ = NOUN: dil, lisan, uzantı, erkek parça;
VERB: dil vuruşu yapmak, geçme yapmak;
USER: dil, dilini, dili, dilde, dilin
GT
GD
C
H
L
M
O
transcript
/ˈtræn.skrɪpt/ = NOUN: kopya, suret;
USER: kopya, transkript, transcript, transkriptlerini, transkripti
GT
GD
C
H
L
M
O
trigger
/ˈtrɪɡ.ər/ = NOUN: tetik, deklanşör;
VERB: başlatmak, neden olmak;
USER: tetik, tetikleyebilir, tetiklemek, tetikleyecek, tetikler
GT
GD
C
H
L
M
O
trying
/ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan;
USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
understand
/ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek;
USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması
GT
GD
C
H
L
M
O
up
/ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya;
PREPOSITION: yukarı, yukarıya;
ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş;
NOUN: artış;
VERB: yükseltmek, artırmak;
USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla
GT
GD
C
H
L
M
O
upside
/ˈʌp.saɪd/ = NOUN: üst taraf;
USER: baş, ters, yukarı yönlü, alt üst, tersine
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
ve
/ -v/ = USER: ettik
GT
GD
C
H
L
M
O
very
/ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel;
ADVERB: çok, pek, en, tam;
USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek
GT
GD
C
H
L
M
O
videos
/ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal;
USER: video, videoları, videolar, videos, videolarının
GT
GD
C
H
L
M
O
visual
/ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir;
NOUN: taslak, kroki, görsel araç;
USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir
GT
GD
C
H
L
M
O
walked
/wɔːk/ = VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak, adımlamak, adımla ölçmek, yürüterek yormak, eşlik etmek, taşımak;
USER: yürüdü, yürüdük, yürüdüm, yürürken
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
way
/weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı;
USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol
GT
GD
C
H
L
M
O
we
/wiː/ = PRONOUN: biz;
USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu
GT
GD
C
H
L
M
O
weather
/ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu;
VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak;
USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
weighing
/weɪ/ = NOUN: tartı, tartma;
USER: tartma, tartı, ağırlığında, tartım, ağırlığındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
what
/wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi;
PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri;
USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir
GT
GD
C
H
L
M
O
when
/wen/ = NOUN: zaman, vakit;
ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman;
CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında;
PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma;
USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında
GT
GD
C
H
L
M
O
while
/waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit;
ADVERB: iken;
CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken;
USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
wrinkly
/ˈrɪŋ.kli/ = ADJECTIVE: kırışık, buruşuk, kırış kırış, buruş buruş, çatık;
USER: kırışık, buruşuk, wrinkly, buruş buruş, kırış kırış"
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
281 words