Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
activities /ækˈtɪv.ɪ.ti/ = NOUN: faaliyetler, etkinlikler; USER: faaliyetler, etkinlikler, faaliyetleri, faaliyetlerini, faaliyetlerinin, faaliyetlerinin

GT GD C H L M O
add /æd/ = VERB: eklemek, katmak, artırmak, ilave etmek, toplamak, karıştırmak; USER: eklemek, ekleyin, ekle, ekleyebilirsiniz, ekleyebilir, ekleyebilir

GT GD C H L M O
adept /əˈdept/ = NOUN: usta, uzman, üstâd; ADJECTIVE: usta, becerikli, mahir, ehil; USER: usta, Adept, becerikli, uzmanlar, konusunda uzmanlar

GT GD C H L M O
affordable /əˈfɔː.də.bl̩/ = ADJECTIVE: satın alınabilir, para yetirilebilir; USER: uygun, uygun fiyatlı, ekonomik, uygun bir, affordable

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
am /æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS

GT GD C H L M O
amazing /əˈmeɪ.zɪŋ/ = ADJECTIVE: şaşırtıcı, ilginç, hayret verici, şaşılacak, hayran eden; USER: şaşırtıcı, inanılmaz, amazing, muhteşem, inanılmaz bir

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
animated /ˈæn.ɪ.meɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: canlandırılmış, canlı, hayat dolu, anime edilmiş, neşeli; USER: canlandırılmış, canlı, animasyonlu, animasyon, hareketli

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
areas /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
ask /ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak; USER: sormak, isteyin, sorun, sorabilir, sor, sor

GT GD C H L M O
asks /ɑːsk/ = VERB: sormak, istemek, soru sormak, rica etmek, davet etmek, aranmak, hak etmek, kaşınmak; USER: diye soruyor, soruyor, sorar, ister, soran, soran

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
atom /ˈæt.əm/ = NOUN: atom, zerre, çok az miktar; USER: atom, atomu, atomuna, atomun, atomunun

GT GD C H L M O
auditory /ˈɔː.dɪ.tər.i/ = ADJECTIVE: işitsel, işitme; USER: işitsel, işitme, kulak

GT GD C H L M O
bad /bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü; NOUN: zarar, şanssızlık; USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
behind /bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde; ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya; USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından

GT GD C H L M O
beings /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: varlıklar, varlıkların, insanlar, varlıkları, varlıklarız

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
big /bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi; ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle; USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman

GT GD C H L M O
billion /ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar; USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar

GT GD C H L M O
body /ˈbɒd.i/ = NOUN: vücut, gövde, beden, cisim, karoser, ceset, kuruluş, kütle, hacim, grup, birlik, büyük kısım; USER: vücut, vücudun, gövde, beden, vücudu, vücudu

GT GD C H L M O
brain /breɪn/ = NOUN: beyin, akıl, zekâ, kafalı kimse, zeki kimse; VERB: beynini patlatmak, kafa yarmak; USER: beyin, beynin, beyni, beyinde, beyindeki

GT GD C H L M O
breezy /ˈbriː.zi/ = ADJECTIVE: esintili, neşeli, rüzgârlı, canlı, şen, cıvıl cıvıl; USER: esintili, Breezy, havadar, neşeli, Windy

GT GD C H L M O
bring /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getirmek, getirebilir, getirecek, getir, getirir

GT GD C H L M O
bringing /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme

GT GD C H L M O
built /ˌbɪltˈɪn/ = ADJECTIVE: yapılı, inşa etmiş tarihi; USER: yapılı, inşa, yerleşik, inşa edilmiş, dahili

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
cc

GT GD C H L M O
celsius /ˈsel.si.əs/ = NOUN: Selsius; USER: santigrat, celsius, derece celsius, Celcius, Fahrenheit

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
character /ˈkær.ɪk.tər/ = NOUN: karakter, nitelik, harf, kişilik, özellik, işaret, kahraman, huy, isim, tabiat, ahlâk, bonservis, karakteristik yapı, şan, sıfat, harf türü, el yazısı; USER: karakter, karakteri, karakterini, karakterin, bir karakter

GT GD C H L M O
characters /ˈkær.ɪk.tər/ = VERB: tanımlamak, nitelendirmek, karakterize etmek, simgelemek, canlandırmak, ayırt edici özellik olmak, simgesi olmak, farklı olmasını sağlamak; USER: karakter, karakterleri, karakterler, karakterlerin, karakterden

GT GD C H L M O
chirps /tʃɜːp/ = NOUN: cıvıltı; USER: cıvıltıları, chirps, çıkarma sesleri, cıvıltılarını, uyarı HAYIR

GT GD C H L M O
cloud /klaʊd/ = NOUN: bulut, küme, gölge, bulanıklık, sürü; VERB: bulutla kaplamak, bulutlanmak, bulanıklaşmak, karartmak, örtmek, gölgelemek, lekelemek; USER: bulut, Cloud, bulutu, bulutlar, bulutun

GT GD C H L M O
cold /kəʊld/ = NOUN: soğuk, nezle, soğukluk, soğukalgınlığı; ADJECTIVE: soğuk, üşümüş, soğukkanlı, donuk, duygusuz, sakin, sıkıcı, baygın, kaçınılmaz, kesin olarak, yapmacık; USER: soğuk, soğuk bir, soğuk algınlığı

GT GD C H L M O
comfortable /ˈkəmfərtəbəl,ˈkəmftərbəl/ = ADJECTIVE: rahat, konforlu, rahatlatıcı, iyi, sakin, tatminkâr; USER: rahat, konforlu, rahat bir, comfortable, konforlu bir, konforlu bir

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
complex /ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik; NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır

GT GD C H L M O
conditions /kənˈdɪʃ.ən/ = NOUN: koşullar, şartlar, durum; USER: koşullar, şartlar, koşulları, şartları, koşullarına, koşullarına

GT GD C H L M O
connection /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlantıyı, bağlantılı

GT GD C H L M O
connectivity /ˌkɒn.ekˈtɪv.ɪ.ti/ = USER: bağlantı, bağlantısı, bağlantısını, bağlanabilirlik, bağlanabilirliği

GT GD C H L M O
consumer /kənˈsjuː.mər/ = NOUN: tüketici, alıcı; USER: tüketici, tüketim, tüketicinin, tüketiciye, müşteri

GT GD C H L M O
conversational /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: konuşkan, konuşma ile ilgili, güzel konuşan; USER: konuşkan, konuşma, sohbet, diyalog, konuşmaya

GT GD C H L M O
correct /kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek; ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz; USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
counting /kaʊnt/ = NOUN: sayma, sayım, hesap; USER: sayma, sayım, sayımı, saymaya, güveniyor

GT GD C H L M O
cricket /ˈkrɪk.ɪt/ = NOUN: kriket, cırcırböceği; USER: kriket, Cricket, cırcırböceği

GT GD C H L M O
crowdfunding

GT GD C H L M O
cto = USER: cto, cdüğmesine, CTO'su, cdüğmesine basarak, ctuşuna,

GT GD C H L M O
current /ˈkʌr.ənt/ = NOUN: akım, akıntı, cereyan, eğilim; ADJECTIVE: geçerli, cari, şimdiki, bugünkü, geçer, tedavüldeki; USER: akım, geçerli, cari, mevcut, güncel

GT GD C H L M O
degrees /dɪˈɡriː/ = NOUN: derece, lisans, diploma, ünvan, rütbe, aşama, evre, sıralı notalar, karşılaştırmalı üstünlük derecesi; USER: derece, dereceye, derecelerde, derecelik, dereceleri

GT GD C H L M O
dehumanizing /dēˈ(h)yo͞oməˌnīz/ = VERB: insanlıktan çıkarmak, canavarlaştırmak, makineleştirmek, kişiliksizleştirmek; USER: insanlık dışı, insanlıktan çıkarma, insanı insanlıktan çıkaran, insanlıktan çıkaran, insanlıktan

GT GD C H L M O
device /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın

GT GD C H L M O
digestible /diˈjestəbəl,dī-/ = ADJECTIVE: sindirilebilir, hafif; USER: sindirilebilir, sindirilebilen, sindirilemeyen, sindirilebilir bir, sindirilen

GT GD C H L M O
done /dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış; USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması

GT GD C H L M O
drama /ˈdrɑː.mə/ = NOUN: yudum, dirhem, dört gram, bir yudumluk içki; USER: drama, Dram, tiyatro, draması, dramı

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
education /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim; USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime

GT GD C H L M O
educational /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: eğitsel, eğitici, eğitimle ilgili; USER: eğitici, eğitsel, eğitim, eğitimsel, öğretim

GT GD C H L M O
electron /ɪˈlek.trɒn/ = NOUN: elektron, negatif elektrik atomu; USER: elektron, elektronun, elektronlu, electron, elektronu

GT GD C H L M O
emotional /ɪˈməʊ.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, hissi, heyecanlı, duyarlı, içli; USER: duygusal, duygusal bir, emosyonel, duygu, duygulu

GT GD C H L M O
encourage /ɪnˈkʌr.ɪdʒ/ = VERB: teşvik etmek, cesaretlendirmek, desteklemek, özendirmek, cesaret vermek, korumak; USER: teşvik etmek, teşvik, öneririz, teşvik ediyoruz, davet ediyoruz

GT GD C H L M O
english /ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı; ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere; USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı

GT GD C H L M O
entertainment /ˌentərˈtānmənt/ = NOUN: eğlence, ağırlama, gösteri, davet, ziyafet, misafir etme, alem; USER: eğlence, Entertainment, eğlencesi, Animasyon, Animasyon

GT GD C H L M O
especially /ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa; USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa

GT GD C H L M O
everybody /ˈev.riˌbɒd.i/ = PRONOUN: herkes; USER: herkes, herkesin, herkese, her türlü, herkesi, herkesi

GT GD C H L M O
everything /ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey; USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi

GT GD C H L M O
existing /ɪɡˈzɪs.tɪŋ/ = ADJECTIVE: mevcut, var olan, bugünkü; NOUN: olma; USER: mevcut, varolan, var olan

GT GD C H L M O
explains /ɪkˈspleɪn/ = VERB: açıklamak, anlatmak, açıklama yapmak, izah etmek, hesap vermek; USER: açıklar, açıklıyor, açıklanmaktadır, açıklamaktadır, anlatıyor

GT GD C H L M O
expression /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifade, ifadesi, anlatım, ekspresyonu, ekspresyon, ekspresyon

GT GD C H L M O
expressions /ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda; USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini

GT GD C H L M O
extra /ˈek.strə/ = ADJECTIVE: ekstra, ilave, ek, fazla, üstün, olağanüstü; NOUN: ilave, ilave, ek; ADVERB: fazladan, ayrıca, ekstra olarak; USER: ekstra, ilave, ek, fazladan, ekstra bir

GT GD C H L M O
facial /ˈfeɪ.ʃəl/ = ADJECTIVE: yüz, yüze ait; NOUN: yüz bakımı, cilt bakımı; USER: yüz, fasiyal, fasial, facial, fasyal

GT GD C H L M O
fact /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini

GT GD C H L M O
facts /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçekler, gerçekleri, Gerçekler Karşılaşmalar, bilgiler, gerçeklerin

GT GD C H L M O
feel /fiːl/ = VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; USER: hissetmek, hissediyorum, hissedeceksiniz, hissedebilirsiniz, hissetmeye, hissetmeye

GT GD C H L M O
fellow /ˈfel.əʊ/ = NOUN: adam, dost, arkadaş, herif, sevgili, yoldaş, kardeş, ahbap, akademi üyesi, eş, akran, koca, tek; ADJECTIVE: ortak, eş, aynı tür; USER: adam, diğer, dost, arkadaşı, fellow

GT GD C H L M O
finger /ˈfɪŋ.ɡər/ = NOUN: parmak, ispiyoncu, muhbir, ibre; VERB: çalmak, ellemek, parmak ile dokunmak, parmakla göstermek, ele vermek; USER: parmak, parmağınızı, parmağı, parmağını, parmakla

GT GD C H L M O
firing /ˈfaɪə.rɪŋ/ = NOUN: ateşleme, atış, ateş etme, yakma, işten çıkarma, kovma, işten kovma, yakacak; USER: ateşleme, atış, ateş, pişirme, pişirim

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forehead /ˈfɒr.ɪd/ = NOUN: alın; USER: alın, alnına, alin, alnında, alnı

GT GD C H L M O
friendly /ˈfrend.li/ = ADJECTIVE: samimi, dostça, arkadaş canlısı, sıcak, arkadaşça, cana yakın, yardımsever, sokulgan; NOUN: dostluk maçı; USER: dostça, samimi, dostu, kolay, dost

GT GD C H L M O
friends /frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek; USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını

GT GD C H L M O
frown /fraʊn/ = VERB: kaşlarını çatmak, hoşgörmemek, somurtmak, surat asmak; NOUN: hoşnutsuzluk belirten bakış, sinir olma, kızma; USER: kaşlarını çatmak, kaşlarını, kaş çatma, frown, hoşgörmemek

GT GD C H L M O
games /ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek; VERB: kumar oynamak; USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını

GT GD C H L M O
genius /ˈdʒiː.ni.əs/ = NOUN: dahi, deha, dahilik, ruh, yaratıcılık, koruyucu melek, görüş, düşünce yapısı; USER: dahi, deha, dehası, genius, dehasının

GT GD C H L M O
gestures /ˈdʒes.tʃər/ = NOUN: jest, hareket, işaret, iyi niyet gösterisi; USER: jestleri, jestler, hareketleri, hareketlerini, hareketler

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
good /ɡʊd/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, çok, yararlı, sağlam, uslu, hayırlı, emin, sağlığa yararlı, dolu dolu; ADVERB: oldukça; NOUN: hayır; USER: iyi, iyi bir, good, güzel, güzel

GT GD C H L M O
grow /ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek; USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek

GT GD C H L M O
hansen

GT GD C H L M O
hard /hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı; ADVERB: sert, sıkı; USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
heard /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duydum, duymuş, duydun, duydunuz, duymadım

GT GD C H L M O
her /hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine; USER: onu, onun, ona, kendi, onunla

GT GD C H L M O
him /hɪm/ = PRONOUN: onu, ona, o, kendine, kendi; USER: onu, ona, onun, onunla, kendisine, kendisine

GT GD C H L M O
his /hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki; USER: onun, yaptığı, kendi, kendi

GT GD C H L M O
home /həʊm/ = NOUN: ev, yuva, yurt, vatan, bakımevi; ADVERB: eve, evde, yurda, ülkesinde, hedefe; ADJECTIVE: evdeki, evde yapılan; USER: ev, ana Sayfa, evde, eve, evi, evi

GT GD C H L M O
human /ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu; ADJECTIVE: insan, insani, beşeri; USER: insan, insani, insanın, beşeri

GT GD C H L M O
humanizing /ˈhjuː.mə.naɪz/ = VERB: insanlaştırmak, insancıllaştırmak; USER: insanlıktan, insancıllaştırmak, insanileştirilmesinden, insanlaştırılmasıdır, insanlaştırıyorsunuz

GT GD C H L M O
hundred /ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük; USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
instead /ɪnˈsted/ = ADVERB: yerine; USER: yerine, bunun yerine, onun yerine, onun yerine

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
interacting /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; USER: etkileşim, etkileşimde, etkileşime, etkileşen, etkileşerek

GT GD C H L M O
interaction /ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme; USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime

GT GD C H L M O
interactive /ˌintərˈaktiv/ = ADJECTIVE: interaktif; USER: interaktif, etkileşimli, interaktif bir, etkileşimli bir, etkileşimli bir

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
ion /ˈaɪ.ɒn/ = NOUN: iyon; USER: iyon, ion, iyonu

GT GD C H L M O
ipad

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
isolating /ˈaɪ.sə.leɪt/ = VERB: yalıtmak, ayırmak, izole etmek, soyutlamak, tecrit etmek, ayrı tutmak, arıtmak; USER: izole, izolasyon, tecrit, yalıtım, yalıtma

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
job /dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat; ADJECTIVE: iş; VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek; USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş

GT GD C H L M O
jokes /dʒəʊk/ = NOUN: şaka, fıkra, alay konusu, muziplik, komiklik; VERB: şaka yapmak, espri yapmak, muziplik yapmak, fıkra anlatmak; USER: şaka, şakalar, espriler, fıkralar, şakaları

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
justice /ˈdʒʌs.tɪs/ = NOUN: adalet, yargı, hak, doğruluk, hakim, dürüstlük, yargıç; USER: adalet, adaleti, Justice, adaletin, adalete, adalete

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
language /ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil; USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini

GT GD C H L M O
lately /ˈleɪt.li/ = ADVERB: son zamanlarda, son günlerde, geçenlerde; USER: son zamanlarda, zamanlarda, son günlerde, son dönemde

GT GD C H L M O
law /lɔː/ = NOUN: hukuk, yasa, kanun, kural, dava, ilke, yasal çözüm; USER: hukuk, yasa, kanun, hakları, hukuku

GT GD C H L M O
learn /lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak; USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
limited /ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt; NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs; USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
looks /lʊk/ = USER: görünüyor, bakar, görünür, arar, görünen

GT GD C H L M O
lost /lɒst/ = ADJECTIVE: kayıp, kaybolmuş, kaybedilmiş, şaşırmış, dalgın, kendini kaybetmiş, mahvolmuş, düşünceye dalmış; USER: kayıp, kaybetti, kaybolur, kaybetmiş, kaybettim, kaybettim

GT GD C H L M O
low /ləʊ/ = ADJECTIVE: düşük, alçak, zayıf, ucuz, basık, pes, adi, bodur, karamsar, alçakgönüllü; ADVERB: alçak, ucuz; USER: düşük, yükseğe, düşüğe, az, alçak

GT GD C H L M O
m /əm/ = USER: m, m Kaydedilen

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
meets /miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak, uğramak, görüşme yapmak, başına gelmek; NOUN: karşılaşma, yarışma; USER: karşılar, uygun, karşılayan, karşılamaktadır, uygundur

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
motion /ˈməʊ.ʃən/ = NOUN: hareket, devinim, önerge, teklif; VERB: el ile işaret etmek; USER: hareket, hareketi, hareketli, motion, harekete

GT GD C H L M O
moving /ˈmuː.vɪŋ/ = ADJECTIVE: hareketli, hareket eden, dokunaklı, etkili; NOUN: taşınma, hareket etme, oynama; USER: hareketli, hareket eden, hareket, taşıma, geçmeden

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
name /neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse; VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek; USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi

GT GD C H L M O
native /ˈneɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: yerli, doğal, doğuştan; NOUN: yerli kimse, yerli hayvan, yerli mal; USER: yerli, yerel, Native, doğal, ana, ana

GT GD C H L M O
natural /ˈnætʃ.ər.əl/ = ADJECTIVE: doğal, tabii, natürel, doğuştan; USER: doğal, doğal bir, doğa, tabii, tabii

GT GD C H L M O
neurons /ˈnjʊə.rɒn/ = NOUN: nöron, sinir hücresi; USER: nöronlar, nöronların, nöron, nöronları, nöronlarda

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
opening /ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan; ADJECTIVE: açılış, ilk, başlangıç, açış; USER: açılış, açma, açılması, açarak, açmak

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
personal /ˈpɜː.sən.əl/ = ADJECTIVE: kişisel, özel, şahsi, kişiye özel, vücut, kişiye yönelik; NOUN: kişisel ilanlar sayfası; USER: kişisel, kişisel bir, özel, bireysel, şahsi

GT GD C H L M O
personality /ˌpərsəˈnalitē/ = NOUN: kişilik, karakter, şahsiyet, benlik, bireylik; USER: kişilik, kişiliği, karakter, kişiliğini, kişiliğe

GT GD C H L M O
physical /ˈfɪz.ɪ.kəl/ = ADJECTIVE: fiziksel, fiziki, bedensel, maddi, somut, maddesel, mevcut; NOUN: muayene, sağlık kontrolü; USER: fiziksel, fizik, fiziki, fiziksel bir, bedensel

GT GD C H L M O
please /pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak; USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz

GT GD C H L M O
positive /ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece; ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam; USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı

GT GD C H L M O
pretty /ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif; ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce; USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş

GT GD C H L M O
processing /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: işleme, işlem, imal, yönlendirme, sıralama; USER: işleme, işlem, işlenmesi, işlemci, işlemler

GT GD C H L M O
professor /prəˈfes.ər/ = NOUN: profesör, itirafçı; USER: profesör, profesörü, doçent, öğretim, profesörün

GT GD C H L M O
published /ˈpʌb.lɪʃ/ = VERB: yayınlamak, basmak, yaymak, çıkarmak, ilan etmek, duyurmak, kamuoyuna açıklamak, ortaya dökmek, ileri sürmek; USER: yayınlanan, yayımlanan, yayınlanmış, Yayımlanma, yayınlandı, yayınlandı

GT GD C H L M O
push /pʊʃ/ = NOUN: itme, zorlama, çaba, itiş, gayret; VERB: itmek, zorlamak, kakmak, itelemek, yürütmek, zorla kabul ettirmek, sıkıştırmak; USER: itme, itmek, itin, basın, bas, bas

GT GD C H L M O
put /pʊt/ = VERB: koymak, yerleştirmek, sokmak, atmak, bırakmak, kurmak, tıkmak, yüklemek; ADJECTIVE: sabit, hareketsiz; NOUN: hamle, yatırma; USER: koymak, koydu, koyun, koyabilirsiniz, yerleştirmek, yerleştirmek

GT GD C H L M O
re /riː/ = PREPOSITION: dair, falan, filanca, hakkında; USER: yeniden, tekrar, re, re

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
realized /ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek; USER: fark, gerçekleşmiştir, gerçekleştirilen, gerçekleştirilmiştir, gerçekleşen

GT GD C H L M O
really /ˈrɪə.li/ = ADVERB: gerçekten, aslında, cidden, sahiden, gayet, kesinlikle, kesin olarak, mutlâka; USER: gerçekten, çok, alınarak, gerçekten çok, aslında, aslında

GT GD C H L M O
replies /rɪˈplaɪ/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, cevaba cevap; VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevaba cevapla karşılık vermek; USER: cevaplar, cevap, yanıt, yanıtlar, ileti

GT GD C H L M O
require /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, ihtiyaç, gerektirebilir, gerekir

GT GD C H L M O
review /rɪˈvjuː/ = VERB: gözden geçirmek, eleştirmek, teftiş etmek, yeniden incelemek, kritiğini yapmak; NOUN: eleştiri, teftiş, eleştiri yazısı, yeniden inceleme, revizyon, revü, kritik; USER: gözden, yorumlayan, yorum, gözden geçirmek

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
robot /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; ADJECTIVE: robot, otomatik; USER: robot, robotu, robotun

GT GD C H L M O
robotics /rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim

GT GD C H L M O
robots /ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba; USER: robotlar, robotları, robot, Robots, robotların

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
says /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der

GT GD C H L M O
science /saɪəns/ = NOUN: fen, bilim, ilim, teknik, beceri; USER: bilim, bilimi, fen, bilimin, bilimleri

GT GD C H L M O
scientific /ˌsīənˈtifik/ = ADJECTIVE: ilmi, bilimsel, kesin, sistematik; USER: bilimsel, bilim, bilimsel bir, ilmi

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
self /self/ = NOUN: kendi, öz, kişilik, kişi, bencillik, çıkar, karakter, şahsi çıkar; PRONOUN: kendi, kendine, kişisel, şahsi, özel; ADJECTIVE: aynı, düz renkli; USER: öz, kendi, kendine, kendini, kendi kendine

GT GD C H L M O
senses /sens/ = NOUN: akıl, us, zekâ; USER: duyuları, duyular, duyu, duygularınızı, algılar

GT GD C H L M O
set /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek; NOUN: set, dizi, takım; ADJECTIVE: belirlenmiş, kurulmuş, belirli; USER: ayarlamak, set, ayarlayın, ayarlanır, ayarlayabilirsiniz, ayarlayabilirsiniz

GT GD C H L M O
settings /ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama; USER: ayarları, ayarlar, ayarlarını, ayarlarına, ayarlarınızı

GT GD C H L M O
simplistic /sɪmˈplɪs.tɪk/ = ADJECTIVE: basit, basitçe; USER: basit, basit bir, basite, simplistic, sade

GT GD C H L M O
smart /smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli; VERB: acımak; USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca

GT GD C H L M O
smile /smaɪl/ = NOUN: gülümseme, tebessüm, gülüş; VERB: gülümsemek, gülmek, tebessüm etmek, parlamak, gülümseme ile karşılık vermek; USER: gülümseme, gülümsemek, gülümsemeye, gülümse, gülümsemeyi

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
socially /ˈsəʊ.ʃəl.i/ = USER: sosyal, toplumsal, sosyal olarak, sosyal açıdan, sosyal kullanıcı

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
speakers /ˈspiː.kər/ = NOUN: konuşmacı, sözcü, spiker, meclis başkanı, hopârlör; USER: hoparlörler, hoparlör, hoparlörleri, konuşmacılar, hoparlörlerin

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
sponge /spʌndʒ/ = NOUN: sünger, pandispanya, asalak, alkolik, uskunca fırçası, mayalı kabarık hamur, ayyaş, içkici, otlakçı, beleşçi; VERB: süngerle silmek, otlakçılık etmek, asalaklık etmek; USER: sünger, süngeri, süngerle, süngerin, sponge

GT GD C H L M O
start /stɑːt/ = NOUN: başlangıç, start, başlama, çıkış, harekete geçme, avantaj, yola çıkma, sıçrama, fırlama, ürkme; VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başlangıç, başlatmak, başlamak, başlar, başlatın

GT GD C H L M O
stick /stɪk/ = NOUN: sopa, çubuk; VERB: ayrılmamak, yapıştırmak, sokmak, dayanmak, yapışmak, tutmak, takılmak, sadık kalmak, saplamak, katlanmak; USER: sopa, sadık, ayrılmamak, çubuk, yapıştırmak

GT GD C H L M O
stop /stɒp/ = VERB: durdurmak, durmak, bırakmak, kesmek, son vermek, kapamak, bitmek, alıkoymak, tıkamak, dindirmek, kalmak, stop ettirmek, savmak, noktalamak, kesilmek, dolgu yapmak, devam etmemek; NOUN: durak, durma, engel, stop etme, nokta, duraklama, istasyon, duraksama, mola yeri, mercek perdesi, noktalama işareti, ünsüz ses; USER: durdurmak, dur, durdurun, durdurma, durdurmaya

GT GD C H L M O
street /striːt/ = NOUN: sokak, cadde; USER: sokak, sokakta, cadde, street, caddenin, caddenin

GT GD C H L M O
subtitles /ˈsʌbˌtaɪ.tl̩/ = NOUN: altyazı, ikinci başlık; USER: altyazılar, altyazıları, altyazılı, alt, altyazı

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
talks /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: görüşmeler, görüşmelerde, görüşmeleri, görüşmelerin, müzakerelerinin

GT GD C H L M O
task /tɑːsk/ = NOUN: görev, iş, ödev, külfet, angarya; VERB: iş vermek, çalıştırmak, yormak, suçlamak; USER: görev, görevi, bir görev, görevin, iş

GT GD C H L M O
teaches /tiːtʃ/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak; USER: öğretir, öğreten, öğretiyor, öğrettiği, öğretmektedir, öğretmektedir

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
tell /tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir

GT GD C H L M O
temperature /ˈtem.prə.tʃər/ = NOUN: sıcaklık, ateş, hararet; USER: sıcaklık, sıcaklığı, sıcaklığında, ısı, sıcaklığına

GT GD C H L M O
terms /tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat; USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
thing /θɪŋ/ = NOUN: şey, konu, yaratık, eşya, kimse; USER: şey, bir şey, şeyi, şeydir, şeydir

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
times /taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ; USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
together /təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan; ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan; USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada

GT GD C H L M O
tongue /tʌŋ/ = NOUN: dil, lisan, uzantı, erkek parça; VERB: dil vuruşu yapmak, geçme yapmak; USER: dil, dilini, dili, dilde, dilin

GT GD C H L M O
transcript /ˈtræn.skrɪpt/ = NOUN: kopya, suret; USER: kopya, transkript, transcript, transkriptlerini, transkripti

GT GD C H L M O
trigger /ˈtrɪɡ.ər/ = NOUN: tetik, deklanşör; VERB: başlatmak, neden olmak; USER: tetik, tetikleyebilir, tetiklemek, tetikleyecek, tetikler

GT GD C H L M O
trying /ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan; USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
understand /ˌʌn.dəˈstænd/ = VERB: anlamak, kavramak, iyi anlamak, bilmek, anlayışlı olmak, çakmak, hissetmek; USER: anlamak, anlamaya, anlıyorum, anlamıyorum, anlaşılması, anlaşılması

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
upside /ˈʌp.saɪd/ = NOUN: üst taraf; USER: baş, ters, yukarı yönlü, alt üst, tersine

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
ve / -v/ = USER: ettik

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
videos /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; USER: video, videoları, videolar, videos, videolarının

GT GD C H L M O
visual /ˈvɪʒ.u.əl/ = ADJECTIVE: görsel, görme, görüş, optik, görülebilir; NOUN: taslak, kroki, görsel araç; USER: görsel, Visual, görme, işitsel, görsel bir

GT GD C H L M O
walked /wɔːk/ = VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak, adımlamak, adımla ölçmek, yürüterek yormak, eşlik etmek, taşımak; USER: yürüdü, yürüdük, yürüdüm, yürürken

GT GD C H L M O
want /wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak; NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme; USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
weather /ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu; VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak; USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda

GT GD C H L M O
weighing /weɪ/ = NOUN: tartı, tartma; USER: tartma, tartı, ağırlığında, tartım, ağırlığındaki

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
wrinkly /ˈrɪŋ.kli/ = ADJECTIVE: kırışık, buruşuk, kırış kırış, buruş buruş, çatık; USER: kırışık, buruşuk, wrinkly, buruş buruş, kırış kırış"

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

281 words